Cameron Duke
Dinozorlar, fosillerinde kendilerini nasıl korudukları, nelerle beslendikleri ve hatta kimi zaman nasıl öldükleri de dahil olmak üzere pek çok bilgi bıraktılar. Peki, bu hayvanlar öldükleri sırada kaç yaşında olduklarına; genç mi, orta yaşlı mı yoksa yaşlı mı olduklarına ilişkin herhangi bir ipucu bıraktılar mı?
Yanıt, tek kelimeyle “evet”; büyük oranda fosilleşen kemiklerindeki ‘büyüme halkaları’ sayesinde. Ağaç halkalarına benzer bir şekilde sıralanan bu halkalar son birkaç on yıl içinde keşfedildi ve kimi zaman devasa boyutlara ulaşsalar da kanatsız dinozorların pek de uzun yaşamadığını ortaya koydu.
Örnek olarak, Chicago Field Müzesi’de sergilenen ve şu ana dek keşfedilen en eksiksiz Tyrannosaurus rex örneklerinden biri olan ‘korkunç Sue’, büyüme halkalarına bakılırsa, 28 yaşında ölmüştü. ABD’deki Maryland Üniversitesi’nden omurgalı uzmanı paleontolog Thomas Holtz Live Science’a verdiği demeçte, otçul ördek gagalı dinozorların yalnızca on-yirmi yıl yaşamış gibi göründüğünü aktardı. Paleontologlar, başlangıçta, bu genç yaşlar karşısında şaşkına döndüler.
BÜYÜKLÜK NE KADAR ETKİLİ?
İskoçya’da bulunan Edinburgh Üniversitesi’nde omurgalı paleontologu olan Steve Brusatte, Live Science’a verdiği demeçte, “Bana kalırsa, pek çok insan, en azından kimi dinozorların uzun bir hayat sürmeleri nedeniyle gerçekten de büyük olması gerektiği izlenimine sahip olabilir” dedi: “Bilim insanları kesinlikle böyle düşünüyordu.”
Günümüzdeki büyük hayvanlar uzun ömürlü olma eğilimi sergiler. Yeryüzünde yaşayan en büyük kara hayvanı olan Afrika çalı filleri (Loxodonta africana) 70 yıla dek yaşayabilirken kutup balinalarının (Balaena mysticetus) ömrü 200 yıla ulaşabilir.
Ne var ki, dinozorlar farklı bir hikaye. Holtz, incecik bir hayvan kemiği diliminin, kemiğin dışa doğru büyümesinin yarattığı bir grup paralel çizgi barındırdığını aktardı. Geçen her senede yeni bir çizgi oluşur; dolayısıyla, bu çizgilerin sayılması, hayvanın yaşına dair doğru bir tahmini mümkün kılar.
Bu çizgiler, hayvanların büyüme sürecindeki senelik değişimlerle oluşur. Havanın sıcak ve yiyeceğin bol olduğu ilkbahar ve yaz aylarında, hayvanların daha süratli biçimde büyümelerine imkân veren bolca besine sahip olduklarını gösterir. Buna karşın, kışın hava soğuduğunda ve besin azaldığında büyüme yavaşlar. Büyüme sürecinde görülen bu yavaşlamalar, kemik tabakaları arasında yer alan çizgiler biçiminde ortaya çıkar.
Öte yandan, bu büyüme ölçüm tekniğine dair kimi güçlükler söz konusu. Bunlardan biri, kemik iliğini üreten, bir kemiğin içindeki odacık olan ‘medüller boşluktan’ kaynaklanır. Bir kemik büyüdükçe, medüller boşluk da büyür, dolayısıyla, bu genişleme sürecinde oluşan erken büyüme halkalarının bir kısmını siler. Holtz, bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla araştırmacıların, potansiyel toplam sayıyı tahmin etmelerine yardım etmesi için aynı türün daha küçük bireylerinden kalan kemikleri daha büyük bireylerdeki eksik çizgilerin üzerine bindirebileceğini dile getirdi.
Güçlüklerden bir diğeri ise kemik tipi. Kemiklerin bir kısmı büyüme halkalarını tespit etmek söz konusu olduğunda diğerlerinden daha iyidir. Brusatte, “Kaburgalar ya da çok fazla stres veya ağırlık taşımayan fibula gibi kemikler daha temiz bir büyüme kaydı barındırma eğilimi gösterir” dedi.
ALTMIŞ YIL YAŞAYANLAR DA VARDI
Dinozorlar günümüzdeki kimi büyük hayvanlar kadar uzun yaşamasa da bir takım benzerlikler mevcut. Mesela, daha büyük hayvanlar daha küçük olanlara kıyasla daha uzun yaşama eğilimi gösterir ve aynı durum genel itibariyle dinozorlar için de geçerli. Holtz’a kalırsa, şu ana dek yaşamış en büyük dinozorları içeren bir grup uzun boyunlu yaprak yiyici olan ‘Sauropodlar’, büyük olasılıkla tüm dinozorlar arasında en uzun ömre sahipti ve bilinen en eski Sauropodlar yaklaşık 60 yıl yaşamaktaydı.
Buna karşılık, 50 kilo ağırlığındaki ‘Stenonychosaurus inequalis’ sadece üç ilâ beş yıl içerisinde boyutlarının sınırlarına ulaşıyor ve büyük ihtimalle sonrasında çok da uzun yaşamıyordu.
Dinozorların neden bu kadar kısa bir yaşam süresine sahip olduğuna ilişkin kimi fikirler var. Brusatte, muhtemelen metabolizmalarının -ya da kalorileri enerjiye çevirmek de dahil olmak üzere vücutta yaşanan kimyasal süreçlerin- bunda rol oynadığını belirtti. Dinozorlardan bazılarının, en azından kısmen sıcakkanlı olduğunu ve sürüngenler söz konusu olduğunda şaşırtıcı derecede süratli metabolizmalara sahip olduklarını, bu durumun da süratli bir büyüme ve erken bir ölüme neden olabileceğini sözlerine ekledi.
Belki de etkenlerden biri üremeydi. Holtz, pek çok dinozorun çok büyük kümeler halinde yumurtladığını, bu durumun ise kısa bir süre içerisinde çok fazla yavru ürettiklerini gösterdiğini dile getirdi. Buna karşın, filler ve balinalar gibi uzun bir yaşam süresine sahip olan memeliler daha yavaş ürerler; hâl böyleyken, doğal seçilim daha uzun bir ömrü ödüllendirir. Bununla birlikte, bu hipotezin de birkaç kusuru var. Mesela, Galapagos kaplumbağaları (Chelonoidis niger) aşırı miktarlarda yumurta üretebilirken, aynı zamanda yüzlerce yıl yaşayabilir de; dolayısıyla, tek seferde pek çok yavru üretmek daima daha kısa bir ömrün işareti değildir.
Netice itibariyle, kanatsız dinozorların neden bu denli erken öldüğünü hâlâ bilmiyoruz.
Yazının orijinali Live Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)